Akbille Dünya Turu Serisi - 1. Bölüm (r7raul)


O sabah kahvaltımı yapmış ve tv’nin başında flash tv’yi izleyerek günün öne çıkan haberlerini takip ediyordum. Derken bir son dakika haberi yayına girdi: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Kurmayları uzun zamandır üzerinde çalıştıkları ve sır gibi sakladıkları çok önemli bir projenin hayata geçirildiğinin duyurusunu yapıyorlardı. Buna göre Büyükşehir Belediyesi dünyanın farklı ülkelerinden ünlü bir çok şehir belediyesi ile protokol imzalamıştı ve artık İstanbullu vatandaş Akbili ile birçok şehirde sınırsızca seyahat edebilecekti. Başkan Topbaş açıklamasında;” Artık istanbullu aylık akbili haricinde başka hiçbir masraf ve ihtiyaç olmadan İstanbuldan başlayarak dünya turu yapabilecek.” diyordu.

Bu gelişmeler üzerine hemen o günkü malzeme lab’ıma katılmak üzere okula gittim. Okulda Emir, Ozan ve Başar’ı durumdan haberdar ettim. Bizim çocuklar başta inanmak istemediler, nerden duydun oğlum dediler? Ben de Flash Tv’nin sabah haber bülteninde izlediğimi söyleyince inanmadılar. Hepsine akbillerinin yanında olup olmadığını sordum, hepsi onayladılar. Hemen sorgu suale meydan bırakmadan Davutpaşa ringe bindirdim. Hepsi birbirine bakıyor, yaptıklarına anlam veremiyorlardı. Çapa’da indik ve cadde üzerindeki BİM’e girdik. “Beyler herkes bir sepet alsın elinize bir haftalık erzağınızı alın, Bulgaristan’dan sonra BİM’i bulamayacaksınız kasa işini bana bırakın” dedim. Kasaya vardığımızda yalandan ellerini cüzdanlarına götürdüler. Ama o cüzdanlar bir türlü yerinden çıkmayınca, “Fotoğraf makinası için biraz para ayırdıydım ama neyse başka zamana kısmetmiş” diyerek parayla hesabı ödedim. Emir de lafımın üzerine ; “Dıydım mı?” dedi ve akabinde “benim telefonun 3 MP kamerası var sıkıntı olmaz kanka” dedi. Çantalarımızı bir aylık ihtiyacımızı karşılayacak şekilde Centro gofret, Jucy meyve suyu ağırlıklı olarak doldurduk. Emir ise tercihini Aknaz peynir, Dost süt ve Buono çikolatadan yana kullanmıştı. Kasada bir an tereddüt edip Buono çikolatayı Simbat kuruyemişle değiştirdi. Tam ödemeyi yaparken “beyler en önemli şeyi unutuyorduk hepimiz onar tl’lik Bimcell kontör yükleyeceğiz.” Dedim. Ozan; “Oğlum 10 TL 1 ay yurtdışına nasıl yeter” diye çıkıştı. Bu arada ben de kasiyer’e “Hocam bu bimcell nasıl, yurtdışındaki operatörleri destekliyor mu?” diye sorunca, “Laf aramızda Bağcılar’dan öte pek güvenmeyin derim” dedi. Biz yine de yapcak bişey yok deyip hatlarımıza bimcell kontorlerini yüklettik. BİM’den çıkışta Çapa’dan Sirkeci tramvayına bindik.

Ozan, Sirkeci Tren Garı’nın önüne geldiğimizde; “Yav Emir, şu sıralar profil resmi sıkıntısı çekiyorum, şu garın önünde bi resmimi çeksene” diye rica etti. Emir telefonuyla Ozanın resmini çekerken Ozan da uzaklara boş boş ve anlamsız bakarmış gibi yaparak poza girdi. Emir “Tamamdır Ozan çektim.” diyince Ozan da “Buna bi de siyah beyaz efekt yaptım mı facebook’ta en az beş beğeni üç yorum gelir.” Dedi. Başar da bu arada “Beyler çabuk, aktarma süresi dolmak üzere, hareket ekranına göre Bulgaristan Treninin de kalkmasına 3 dk kalmış.” dedi. Aktarma süresinin dolmasına saniyeler kala kendimizi trene attık. Herkesten 40 kuruş çekti Ozan’dan 1 lira çekti, Ozan profil resmi çektirmenin faturasını ağır ödemişti. Bu moral bozukluğu yol boyunca Ozan’ın suratından eksilmeyecekti.

Artık dünya turumuza resmen başlamıştık. Başar; “Arkadaşlar yolumuz uzun isterseniz biraz kestirelim” deyip, uyku moduna geçti. Ben de bu arada Danimarka’da doktora yapmakta olan Hakan abimi cepten aradım, bir iki çalıştan sonra Hakan abi cebini açtı:

”Hakan abi, merhaba abi ben Yusuf, abi Danimarkada mısın?”dedim ,
Hakan Abi; “Evet Yusufum buyur.” derken bizim 10 TL’lik Bimcell kontörü bitiverdi. Çaktırmadan Emir’in cepi alıp tekrar aradım Hakan Abimi.
“ Hakan abi kontorüm az kısa kesicem Danimarka’ya geliyorum, yoldayım.”dedim
Hakan Abi: - Oo buyur gel Yusufum, başımın üstünde yerin var.” Dedi.
Ben de” Hakan abi, yalnız yanımda 3 arkadaş daha var, birkaç gün senin odaya sıkışsak sıkıntı olmaz değil mi abi?” diyince,
Hakan Abi: - Sesin az geliyor Yusuf’um” diyip telefonu meşgule aldı. Bi daha aradığımda ise kapatmıştı.

Yolculuğun ilerleyen bölümlerinde canımız iyiden iyiye sıkılmıştı. Emir çok fonksiyonlu telefonundan müzik dinlemeye başladı. Emir’e :” Kopmalık parçalar var mı?” diye sordum . Emir :” Buyur abi sen dinle biraz.” Dedi. Emir’in playlistinde İbrahim Erkal’dan Haggard’a kadar geniş çapta dinleyiciye hitap eden bir içerik vardı. Emir kendini açıklama yapmak zorunda hissederek : “İbrahim Erkal ilk çıktığında iyiydi , sonradan bozdu abi. “dedi. Bir 5 10 dk sonrasında herkes uykuya dalmıştı. Uyandığımızda Tren Bulgaristan sınırına varmıştı. Başar ceplerini yokladı ve “Akbilim yok , akbilimi çalmışlar.” diye bağırmaya başladı.


DEVAM EDECEK...

by r7raul




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Yüksek Makine Mühendisi" mi yoksa "Makine Yüksek Mühendisi" mi?

Kâğıt Yuvarlama Tekniği